bugün
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı14
- sözlük kızlarının saç rengi17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj13
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın9
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- budweiser11
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek37
- en yaşlı özelliğiniz26
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek20
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum19
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz23
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi22
- iğrenç bir his tarif et25
- icardi190520
- düşün ki o bunu okuyor8
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün8
- fake hesabım için nick önerileri9
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
entry'ler (39)
şimdi bir kız var adı ağzıma şiir. böyle sevda diyorum, aşk kapımı çalıyor. güzeller güzeli kız yanıma geliyor elinde mor menekşeler.
ben onu güllerle karşılıyorum.
gül diyorum ben oradayım çünkü.
elinde mor menekşeler gönlümün ön liberosu.
bir sevdadan diğerine geçiyorum, yollarda yaprak sarıları.
gülleri koparmayın ben oradayım çünkü.
ben onu güllerle karşılıyorum.
gül diyorum ben oradayım çünkü.
elinde mor menekşeler gönlümün ön liberosu.
bir sevdadan diğerine geçiyorum, yollarda yaprak sarıları.
gülleri koparmayın ben oradayım çünkü.
uzun zaman önce mazinin en derinine bıraktığım bir duygu vardı ya hani şu senin gözlerine gömdüğüm.
başka bir bedende başka bir gözle kapımı çaldı bugün.
beni bıraktığın yerden aldı götürdü rıhtımına biraz.
evet artık bir anlam ifade etmiyor gelişin, hatta gidişin bile acıtmıyor canımı eskisi kadar.
hatta hiç. canımı acıtacak daha yeni şeyler var mesala hayatımda. sen yoksun.
olmada zaten. yokluğuna alıştırıp, başka bir limana sürdüm ben gemimi.
şimdi mutluyum, en azından kendimi mutluluğa kandırdım.
bir okyanus mavisinde, yeni bir dalgaya koşuyorum.
sen filmi bitireli çok olmuştu, ben senarist değil yönetmen olduğum bir filmden yazıyorum şimdi.
iyi seyirler. ( sen izlemesen? )
başka bir bedende başka bir gözle kapımı çaldı bugün.
beni bıraktığın yerden aldı götürdü rıhtımına biraz.
evet artık bir anlam ifade etmiyor gelişin, hatta gidişin bile acıtmıyor canımı eskisi kadar.
hatta hiç. canımı acıtacak daha yeni şeyler var mesala hayatımda. sen yoksun.
olmada zaten. yokluğuna alıştırıp, başka bir limana sürdüm ben gemimi.
şimdi mutluyum, en azından kendimi mutluluğa kandırdım.
bir okyanus mavisinde, yeni bir dalgaya koşuyorum.
sen filmi bitireli çok olmuştu, ben senarist değil yönetmen olduğum bir filmden yazıyorum şimdi.
iyi seyirler. ( sen izlemesen? )
bir kitap ismi gibi. ama değil. yalnızlığın anlaşıldığı anlar biriktirsem bir kumbara dolusu yalnızlık.
sabah kahvaltısında bir demlik çay. kaç yalnızlık atıyorsun bir bardağa?
ben çok yalnızlık atıyorum. öyle alışmışsam demekki.
ne kadar karıştırsanda erimeyen bir şey yalnızlık. tadı acı.
acı ama içiyorsun işte başka çaren mi var?
cevabını bildiğin sorular kervanı.
hadi biraz yalnızlık içelim. (demi çok olsun)
sabah kahvaltısında bir demlik çay. kaç yalnızlık atıyorsun bir bardağa?
ben çok yalnızlık atıyorum. öyle alışmışsam demekki.
ne kadar karıştırsanda erimeyen bir şey yalnızlık. tadı acı.
acı ama içiyorsun işte başka çaren mi var?
cevabını bildiğin sorular kervanı.
hadi biraz yalnızlık içelim. (demi çok olsun)
üzülmeye üzülmek gibi bir şey keşfettim. henüz yeni içimde. yok yok hiçim. kelime oyunlarıyla dolu bir dehliz. ben kendimide en az senin kadar severdim. yoluma uzayan tüm yollar içine kıvrılıyor. ben demiryolunda otostop çekerken buldum kendimi senden sonra. üzülmeye üzüldüm işte sonra.
üzülmeye üzülmek diye bir şey keşfettim. teori olamayacak kadar saçma. bana bile saçma geliyor sana neden gelmesin?
gelmesin sana, beni benden çok anlamanı bekledim ya hep hani.
hani biryerlerde biz kaldıysak yani.
gökyüzün mavi mi hala? benimki bol parçalı çok bulutlu. denizim dalgalı, mevsimim hep buz. buz diye mevsimler biçtim kendime hasat zamanı. zemheri kış tutmuş her yanımı. buz mevsimim kışıyorum ellerimi. mavinin en buzunda ağlamaklı şarkılar dinleyip gülüyorum. neden sorusuna döngü neden olmasın bumerangı. sonra üzüldüğüme üzülüyorum işte. yeni keşfettim bol üzülmekli.
gökyüzün mavi olsun bol güneşli.
parçalı bulutların arasında sonbaharı bekliyorum yağmak için.
üzülmeye üzülmek diye bir şey keşfettim işte daha sonra.
papatya falı gibi.
-üzülme dayanamam. (yemezler)
üzülmeye üzülmek diye bir şey keşfettim. teori olamayacak kadar saçma. bana bile saçma geliyor sana neden gelmesin?
gelmesin sana, beni benden çok anlamanı bekledim ya hep hani.
hani biryerlerde biz kaldıysak yani.
gökyüzün mavi mi hala? benimki bol parçalı çok bulutlu. denizim dalgalı, mevsimim hep buz. buz diye mevsimler biçtim kendime hasat zamanı. zemheri kış tutmuş her yanımı. buz mevsimim kışıyorum ellerimi. mavinin en buzunda ağlamaklı şarkılar dinleyip gülüyorum. neden sorusuna döngü neden olmasın bumerangı. sonra üzüldüğüme üzülüyorum işte. yeni keşfettim bol üzülmekli.
gökyüzün mavi olsun bol güneşli.
parçalı bulutların arasında sonbaharı bekliyorum yağmak için.
üzülmeye üzülmek diye bir şey keşfettim işte daha sonra.
papatya falı gibi.
-üzülme dayanamam. (yemezler)
ne kadar çok, yazmaya kelimelerim yetmez. yetmedi zaten. mutsuz eden şeyler. şey olamayacak kadar belli belirgin duruyor bak şurada. yani ismi var. cismi var. en önemlisi gözleri var. ela.
mutsuz ediyor ama bir zamanlar en mutlu edendi onu ne yapacağız?
yapacak fazla bir şey bulunamıyor. çok arandı ama bulunamıyor. diyorumki kalbindeyim bak. yani mezarım orada. toprak atmış üşümeyeyim diye. hiçte kıyamaz. yaşarken öldüm desem çok mu klişe olur?
şiir yazsaydın keşke mezar taşıma.
şiir yerine adımı yazmış işte bu beni çok mutsuz ediyor.
mutsuz ediyor ama bir zamanlar en mutlu edendi onu ne yapacağız?
yapacak fazla bir şey bulunamıyor. çok arandı ama bulunamıyor. diyorumki kalbindeyim bak. yani mezarım orada. toprak atmış üşümeyeyim diye. hiçte kıyamaz. yaşarken öldüm desem çok mu klişe olur?
şiir yazsaydın keşke mezar taşıma.
şiir yerine adımı yazmış işte bu beni çok mutsuz ediyor.
"değdi saçlarıma bahar gülleri"
döküldü hep. ellerini deydiğin yerlerden başladı dökülmeye. oysa benim saçlarım dökülmezdi, zaten sende gitmezdin diye düşündüm hep. hep saçlarım döküldü, bahar gelmedi hiç. sen gittiğinden beri yani, bahar gibiydin içimde. gittin ya şimdi sonbahar. gül soldu, perçem yosun.
"nazende sevgilim yadıma düştün"
hiç çıkmıyorsun ki oradan. bunun bahar gülleriyle bir alakası yok sanırım. hiçimde bahar güllerini sulayan gözlerim olmasa içim ne yanar kim bilir. yanıyor da bir su döken yok şimdi. düşme sen hiç bir yerine bir şey olur. aklım olsa bile.
"sevenin bahtına bir güzel düşer"
bir güzel düşer, ciğerlerim gazel. kafiye yapmayıda öğrendim bak gidişinin ardından. bahtım karaysa demekki. oysa sen güneş gibiydin. gözlerin aynı bu şarkıya yakınsardı. ben bir şiire. bahara yakışırdı güneş. ben bahar değilsem demekki.
"sen de tek sevgilim aklıma düştün"
geçmiş zaman sokmuş dilimi. her cümlemde etkisini gösteriyor. aklıma düşüşün, kalbinden düşüşüm kadar kolay mı oldu sahi? sahibini arayan sorular kervanıma bir yolcu daha.
aklım da kalbim kadar temizdir, canın yanmaz. canım yanar.
-nazende sevgilim yadıma düştün.
kuşlar ne güzel uçuyor sahi.
döküldü hep. ellerini deydiğin yerlerden başladı dökülmeye. oysa benim saçlarım dökülmezdi, zaten sende gitmezdin diye düşündüm hep. hep saçlarım döküldü, bahar gelmedi hiç. sen gittiğinden beri yani, bahar gibiydin içimde. gittin ya şimdi sonbahar. gül soldu, perçem yosun.
"nazende sevgilim yadıma düştün"
hiç çıkmıyorsun ki oradan. bunun bahar gülleriyle bir alakası yok sanırım. hiçimde bahar güllerini sulayan gözlerim olmasa içim ne yanar kim bilir. yanıyor da bir su döken yok şimdi. düşme sen hiç bir yerine bir şey olur. aklım olsa bile.
"sevenin bahtına bir güzel düşer"
bir güzel düşer, ciğerlerim gazel. kafiye yapmayıda öğrendim bak gidişinin ardından. bahtım karaysa demekki. oysa sen güneş gibiydin. gözlerin aynı bu şarkıya yakınsardı. ben bir şiire. bahara yakışırdı güneş. ben bahar değilsem demekki.
"sen de tek sevgilim aklıma düştün"
geçmiş zaman sokmuş dilimi. her cümlemde etkisini gösteriyor. aklıma düşüşün, kalbinden düşüşüm kadar kolay mı oldu sahi? sahibini arayan sorular kervanıma bir yolcu daha.
aklım da kalbim kadar temizdir, canın yanmaz. canım yanar.
-nazende sevgilim yadıma düştün.
kuşlar ne güzel uçuyor sahi.
elinin izi yüzümde geçti diye uzun zaman sakal bıraktım. geçtiğimiz yollara küstüm, içime kaktüs. ciğerlerime kötü davrandım kül tablası sevinsin diye. üşüdüm titredim, koştum yoruldum. hatırladım yine ağladım. ağlamaktan yoruldum.
sonra anlatmaktan.
sonra beni ağlamamandan yoruldum.
daha sonra hep anlamamdan.
hiç anlamasaydım keşke, beni ağlasaydı birileri.
-sakallarımı kestim. (sinekkaydı)
sonra anlatmaktan.
sonra beni ağlamamandan yoruldum.
daha sonra hep anlamamdan.
hiç anlamasaydım keşke, beni ağlasaydı birileri.
-sakallarımı kestim. (sinekkaydı)
ihtimalleri içinde toplayan, kararsızlığın parça parça biriktiği kelime.
kendimi bıraktı bana. hala aynaya bakınca bir tebessüm konuverir yüzüme. eskisi gibi değil.
hüzün bıraktı biraz, hüznün yeni adı şimdi yüzün. kelimeler kelimeler...
özlem bıraktı geçmişe, geçmişim küskün bir çocuk, dizleri yara. canım acıyor.
kokusunu bıraktı yastığıma, saçları yüzüme rüzgar gibi vuran mevsimi aşka yakınsayan anılar bıraktı. içimde satılık ilanı olan hatıralar. (sahibinden)
kıyılıpta atılamayan onca eşya bıraktı daha sonra. kendim dahil.
velhasıl geriye bunlar kaldı.
bir de ben.
hüzün bıraktı biraz, hüznün yeni adı şimdi yüzün. kelimeler kelimeler...
özlem bıraktı geçmişe, geçmişim küskün bir çocuk, dizleri yara. canım acıyor.
kokusunu bıraktı yastığıma, saçları yüzüme rüzgar gibi vuran mevsimi aşka yakınsayan anılar bıraktı. içimde satılık ilanı olan hatıralar. (sahibinden)
kıyılıpta atılamayan onca eşya bıraktı daha sonra. kendim dahil.
velhasıl geriye bunlar kaldı.
bir de ben.
çok kişinin başlayıp, az kişinin bitirdiği roman.
keşkeler imparatorluğunda, pişmanlığım başvezir.
"bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. mürekkeple yazmışlar oysa. ben kurşun kalem sigisiydim. azaldığımla kaldım"
(bkz: oğuz atay)
(bkz: oğuz atay)
geçmişin tozlu raflarında ellerinde pamuk şekerle duran, yanakları kırmızı, kalbi temiz kalan gizli yerim.
bir müzikle çalarım bazen kapısını. dolaşırım saf, temiz kalbinde.
bazen ellerimde pamuk şekerle atarım en geleceğinden kendimi en derin dehlizlerine.
bir şehirle düşerim yoluna bazen. sokakları demiryolu gibi uzar çocukluğuma.
hiç çıkmak istemesemde zaman denen döngünün içinde buluveririm kendimi.
pamuk şekerim pembe olanından.
bir müzikle çalarım bazen kapısını. dolaşırım saf, temiz kalbinde.
bazen ellerimde pamuk şekerle atarım en geleceğinden kendimi en derin dehlizlerine.
bir şehirle düşerim yoluna bazen. sokakları demiryolu gibi uzar çocukluğuma.
hiç çıkmak istemesemde zaman denen döngünün içinde buluveririm kendimi.
pamuk şekerim pembe olanından.
hiç kimse bilmez, gözlerimin ne renk olduğunu. adın yanağıma akan nehir, acım demli çayım açık kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, sakallarımın kısa olduğunu. alnımdaki perçem örtmez yazımı, sağım solum önüm arkam sobe kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, yılların boynuma geçirdiği urganı, boynumu sıkar, gözlerim hep yaş, toprağımın üstü kırlangıç kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, ne çok sevmiştim seni. anlamaz efkârından yaktığım sigara derdimi, dumanı tozpembe kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, çok ağlamıştım ben seni.
hiç kimse bilmez, sakallarımın kısa olduğunu. alnımdaki perçem örtmez yazımı, sağım solum önüm arkam sobe kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, yılların boynuma geçirdiği urganı, boynumu sıkar, gözlerim hep yaş, toprağımın üstü kırlangıç kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, ne çok sevmiştim seni. anlamaz efkârından yaktığım sigara derdimi, dumanı tozpembe kimse bilmez.
hiç kimse bilmez, çok ağlamıştım ben seni.
uykuların kaçar geceleri
bir türlü sabah olmayı bilmez
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar, ne yastık
girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
onun unutamadığın hayali
sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
vurursun başını soğuk taş duvarlara
büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
duyarsın
ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
niçin yaratıldığını
bu igrenç dünyaya neden geldiğini
uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
dolar gözlerin için burkulur
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın sevilen dudakların
sevilen gözlerin erişilmezliğini
o hiç beklenmeyen saat geldi mi
düşer saçların önüne ama bembeyaz
uzanır gökyüzüne ellerin
ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın hayal kurmayı
beklemeyi
ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi birgün anlarsın.
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
bir türlü sabah olmayı bilmez
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar, ne yastık
girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
onun unutamadığın hayali
sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
vurursun başını soğuk taş duvarlara
büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
duyarsın
ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
niçin yaratıldığını
bu igrenç dünyaya neden geldiğini
uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
dolar gözlerin için burkulur
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın sevilen dudakların
sevilen gözlerin erişilmezliğini
o hiç beklenmeyen saat geldi mi
düşer saçların önüne ama bembeyaz
uzanır gökyüzüne ellerin
ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
sevmek neymiş birgün anlarsın
birgün anlarsın hayal kurmayı
beklemeyi
ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi birgün anlarsın.
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
ben fazla konuşamadım, konuşmayı bilmiyordum o zamanlar. oğlum dediği zaman ne çok isterdim baba demeyi. baba demeyi öğrenemeden gitti. zaten hiçte öğrenemedim o kelimeyi. son diyaloğumuzda konuşmayı bilmediğim için çok üzgünüm. konuşmayı öğrendiğim zaman toprağına baba demekti belki bizim diyaloğumuz, belki de hep sustuk birbirimize karşı..
çok bilmeleri.
"kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor, gözlerime baka baka aşk diyorsun.."
yeri geldiğinde çocuksu, saf. yeri geldiğinde olabildiğince anlamlı bakan, bazen duyguların yaş olarak aktığı, bazen sevincin bebeklerinden belli olduğu dünya. çok karanlık bazen, bazen aydınlık.